28 Ağustos 2021 Cumartesi

Kadınlar da bacak back üstüne atmanın zararları var mı?


Bacakların üst üste atılmasının kan dolaşımını engellediği, bunun da varis için risk faktörü oluşturduğu bildirildi.

Varisin, bacaklardaki kirli kanı temizlemek üzere akciğere taşıyan yüzeysel toplardamardaki yetmezlik olduğunu kaydeden Adana Özel Meridien Hastanesi Radyodiagnostik Uzmanı Dr. Ali Rıza Necefzade, bacaklardaki kirli kanının çeşitli faktörlerin yardımı ile pompalanıp akciğere gönderildiğini anlattı. Dr. Necefzade, bu kanın yer çekimi ile tekrar geri dönmesine bacak toplardamarlarındaki kapakçıkların engel olduğunu dile getirdi.

Necefzade, söz konusu kapakçıkların da çeşitli kalıtımsal ve diğer faktörler sonucu işlevini yapamaz hale gelmesi halinde; akciğere gönderilen kanın, yer çekimi etkisi ile geri kaçıp, bacak toplardamarında birikerek özellikle kendini hissettiren ‘varis' adı verilen rahatsızlığı ortaya çıkarttığını belirtti.
Zamanında önlemi alınmayan bu şikayetlerin, ilerleyen dönemde iyileşmeyen yaralara, enfeksiyon, kanama ve damar için pıhtılaşma gibi ciddi problemlere yol açabileceği uyarısında bulunan Dr. Necefzade, her 4 kadından birinde de söz konusu şikayetlerin görüldüğünu kaydetti.

Necefzade, varis belirtilerini de şu şekilde sıraladı:
"Yorgun, şişkin ve ağırlaşan ayaklar, akşama doğru ortaya çıkan bacaklardaki dolgunluk hissi, bacakta yanma hissi, kaşınma, kramp ve gerilme, çeken veya batan baldır ağrıları, bilek veya eklem bölgelerinde şişmeler, kılcal kırmızı veya mavi renkteki varisler."
Bacakların sağlıklı kalması için önemli kurallar olduğunun altını çizen Dr. Necefzade, mümkün olduğu kadar çok hareket edilmesi, özellikle bacak kaslarının tatilde, uzun yolculuklar sırasında arabadan inerek yürüyüş yapılması, mümkünse günde en az 30 dakika bacakları yukarı doğru uzatılarak, bacakların yatakta da yüksek tutulması tavsiyesinde bulundu.

Dr. Necefzade, önerilerini de şöyle sürdürdü:
“Sıcaktan sakının, bacaklarınızı serin tutun. Güneşten sıcak kum, sıcak çamur banyosu, sauna gibi şeylerden uzak durun. Yazları soğuk su ile bacak duşu yapın. Bacaklarınızı üst üste atmayın, bu hareket dizlerinizi kilitler ve kan dolaşımını engeller. Yüksek ökçeli ve dar ayakkabıdan kaçının. Beslenmenize dikkat edin.”

Yüksek tansiyon ile mücadele yöntemleri


Tansiyon ölçerken bunlara dikkat edin!

Dünyada yaklaşık olarak 1,5 milyar kişi bu rahatsızlıkla baş ederken, ülkemizde ise hipertansiyonu olan hasta sayısı neredeyse 15 milyonu buluyor.

Aslında hipertansiyon tedavi edilebilir, hatta önlenebilir bir hastalık.  Dünya Sağlık Örgütü bu konuya dikkat çekmek amacı ile bu yıl Dünya Sağlık Günü olan 7 Nisan’ı “hipertansiyon” konusuna ayırdı. 7 Nisan’ın ana teması  “KAN BASINCINIZI KONTROL EDİN!”olarak seçildi.  Liv Hospital Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tekin Akpolat yüksek tansiyonla mücadelenin yollarını ve tansiyon ölçerken dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.

Kan basıncını kontrol etmek için 2 konu çok önemlidir:

Kan basıncını ölçtürmek ve doğru ölçmek:  Hipertansiyon erken dönemde belirti vermediği için kan basıncını ölçtürmeden tanı koymak mümkün değildir. Ülkemizde kan basıncı yüksek 2 kişiden biri hastalığının farkında değildir. Doğru tanı koymak için kan basıncı doğru ölçülmelidir.  

Yüksek kan basıncını düşürmek: Tuz alınımının kısıtlanması, fazla kiloların verilmesi, fiziksel aktivitenin artırılması yani egzersiz, sigaranın bırakılması ve aşırı alkolün önlenmesi gibi yaşam düzeni değişiklikleri kan basıncını düşürür. Bunların yetersiz olduğu durumlarda ilaç kullanılır.  Yaşam düzeni değişiklikleri ile hastaların bir kısmının ilaç kullanmasına gerek kalmayabilir.

Kan Basıncı Ölçülürken Yapılması Gerekenler

- Oturun.
- Dinlenin.
- Konuşmayın.
- Sırtınızı arkaya dayayın.
- Kolunuzu destekleyin.
- Ayaklarınızı yere düz basın.
- Kol ve kalp aynı hizada olmalı.

Hipertansiyonla Gelen Hastalıklara Dikkat

Hastaların yüzde 5-10’unda ise hipertansiyon başka bir hastalığa bağlıdır. Hipertansiyona yol açan hastalıkların önemli kısmı böbrek kaynaklıdır. Hormonal hastalıklar ise önemli diğer bir grubu oluşturmaktadır. Bu hastalıkların önemli bir kısmının tedavi edilebilir nitelikte olması, hastalıkların tedavisi ile de hipertansiyonun kalıcı tedavisinin mümkün olması her hastanın hipertansiyona yol açan hastalıklar açısından değerlendirilmesini zorunlu kılar.

İş Yaşantısı ve Tansiyon

Uzun çalışma saatleri, masa başı çalışma düzeni ve düzensiz beslenme tansiyonu olumsuz etkiler. Bunlara ilaveten çalışma hayatının stresi de göz önüne alındığında çalışanlar hipertansiyon ve hipertansiyona bağlı sorunlar için risk altındadırlar. Zamanın kısıtlı olması kişileri daha az hareket etmesine olanak tanır. İş yemekleri ve uzun süren toplantılar beslenme düzenini daha da bozar. Kişinin kendisine zaman ayıramaması tedavinin de aksamasına neden olabilir. Hipertansiyon tedavisi üç aşamadan oluşuyor; hipertansiyona yol açan hastalığın tedavi edilmesi, ilaç uygulaması, yaşam düzeninde değişikliğe gitmek. Tuz alınımının kısıtlanması, fazla kiloların verilmesi, fiziksel aktivitenin artırılması, sigara ve alkolün belli düzeyde tutulması başlıca yaşam düzeni değişiklikleridir.
Kan basıncını düşürmek ne yapmak gerekiyor?

- Tuzun azaltın.
- Düzenli egzersiz yapın.
- Fazla kiloların verin.
- Sigarayı bırakın.
- Alkolün sınırlandırın.
- Gerekirse ilaç kullanın.

Evde Doğal Elma sirkesi nasıl yapılır?


Bugün size benim yeni favorimden bahsedeceğim. Hatırlarsanız yazın evde kendi bitki yağımı kendim yaptığımdan bahsetmiştim. Bugünlerde ise favorim sirke yapımları. Herşey birkaç ay önce, sirke ile ilgili bir yazıda Prof. Dr. Ayten Altıntaş’tan ,satın aldığımız sirkelerin fabrikalarda içine asetik asit dökülerek birkaç saat içinde yapıldığını ve sağlığa çok zararlı olduğunu öğrenmemle başladı. Sonra ev sirkesinin hem çok lezzetli hem de her derde derman olduğunu öğrenince kolları sıvadım tabi. Evde sirke yapımlarına başladım. İlk denemem elma ve portakal sirkeleri oldu, ardından limon sirkesi yaptım ve gayet başarılı oldular. Nar sirkesini ise beceremedim, rengi muhteşemdi, fakat küflendi ve çöpe gitti ne yazıkki. Birşeyi yanlış yaptım galiba. Aslında olsaydı gıda boyası yerine tatlı ve pastalarda denenebilecek müthiş bir renge sahipti. Yapay gıda boyası yerine nar sirkesi bir alternatif olabilir kesinlikle doğal ve zararsız.

 Eskiden köylerde büyük toprak varillerde yapılırmış sirkeler. Daha sonra ne olduysa bu adetlerimizden kopuvermişiz. Şehre yerleşme ve fabrikasyon sirkelerin çıkması biz de “nasıl olsa hazırı var” düşüncesini oluşturmuş. Ve sirkeyle olan bağlarımız kopmuş. Sanayinin de sınır tanımayan herşeyi ucuza imal etme mantığı bizi sağlımızdan etmiş. Fabrikalarda 2 saat içinde, içerisine asetik asit eklenerek oluşturulan berrak sıvıya “sirke” demeye dilim varmıyor. Doğal sirke zaten o kadar asitli de olmuyor. Doğal sirkenin lezzetini bilmediğimiz için o sirke sanarak aldığımız şey bize güzel geliyor. Haydi hep birlikte evde sirke yapmaya. Elma sirkesini ben elmanın sadece dış kabuk ve çekirdek kısımlarından yaptım. Zaten şehrin ortasında bütün elmadan sirke yapmak hayal. Bir ton para verip aldığımız meyveyi yeyip, kalan kısımlarından sirke yaptım.

Aslında köy yerinde yazın ağaçlar meyve dolu. Yere düşüp çürüyorlar. İşte onlar tam sirke yapmalık. Gelelim zararsız, ucuz, temiz ve doğal elma sirkesinin yapımına: evde elma sirkesi Elinizdeki elma kabuk ve çekirdek kısımlarını bir cam kavanoza doldurun. Üzerine 1/4 elma, 3/4′ü içme suyu olacak şekilde su doldurun. Eğer keskin seviyorsanız elmaların üzerine kadar su doldurun. Kavanoza elinizde varsa bir kaşık elma sirkesi ya da bal ekleyin. İlk yaptığım zaman bal eklemiştim. Sonrakilerde ben bal eklemedim. Bu işlem sirkenin mayalanmasını kolaylaştırıyor. Eklenmese de oluyor. Kavanozu güneş görmeyen biryerde ağzı açık, tülbent bağlı şekilde saklayın. Ya da benim yaptığım gibi kavanozun tepesine bir kumaş kese ve lastik geçirip hem ağzının açıkta kalmasını hem de karanlıkta kalmasını sağlayabilirsiniz. Bu şekilde elmaların 15-20 günde çürümesi sağlanır. Bu süre içinde yine elma ekleyebilirsiniz. Elmalar suda iyice çürüyüp yumuşadıktan sonra, bu karışımı tülbentten süzün ve elma cüruflarını çöpe atın. İçerisine 2-3 nohut, bir parça ekmek, biraz kalın tuz atarak sirke kavanozunun kapağını kapatın. Kapatırken sirkeye bir isim verin, mesela Ayşe. Kapağı kapatırken “adını Ayşe verdim 40 gün sonra seni çağıracağım” diyerek sirkenizi kurun. (Bu isim verme işlemini kayınvalidemden öğrendim.) Kırk gün sonra ise sirkenizi ismiyle çağırarak açabilirsiniz. Tabi sirkenin üzerinden ne kadar zaman geçerse o kadar lezzetli ve değerli olduğunu söyler eskilerimiz. elma sirkesi İkinci olarak ise portakal sirkesini denedim. Ne duymuş ne de görmüşlüğüm vardır. Sırf soyduğum portakal kabukları çöpe gitmesin diye yaptım sirkesini. Yani ben uydurdum diyebilirim. Kötü olursa yemeklerde kullanmasam bile temizlik için kullanırım diye düşündüm. Gerçekten hiçbirşeyi çöpe atmamak lazım. Portakal ve limon sirkesini de tıpkı elma sirkesi gibi kabuklarından yaptım. Gelelim elma sirkesinin kullanım alanı, fayda ve şifalarına. Birçoğu kendi tecrübe ettiklerimdir: Elma sirkesini hem bakterileri hem virüsleri hem de mantarları öldürmek için kullanabilirsiniz.

 Elma sirkesi çok iyi bir koku giderici ve dezenfekte edicidir. Koku gidermek istediğiniz yerlerde rahatça kullanabilirsiniz. Ayrıca mutfak bezlerinin dezenfeksiyonunda da kullanabilirsiniz. Elma sirkesini çamaşır makinesinde yumuşatıcı gözünde kullanıyorum. Hem çamaşırları yumuşatıyor hem de deterjanın zararlı koku ve etkilerini azaltıyor. Ayrıca düşük sıcaklıklarda yıkanan çamaşırlarda koku problemi olmuyor. Bir diğer şey ise çamaşırlardaki lekeleri çıkardığını hayretle gözlemledim. 3-4 sene önceden kalma bir lekeyi çıkardığını farkettim. Bulaşık makinesinde parlatıcı gözünde elma sirkesi kullanıyorum. Diğer parlatıcılar yapay olup durulanmadıkları için direkt midemize iniyor. Çoluk çocuğunuza parlatıcı yedirmek istemezsiniz değil mi? Güneş yanıkları, sinek ısırıkları gibi kaşıntılı durumlarda elma sirkesini bir pamuğa damlatın ve kızarık yere uygulayın. Acısını alıp kaşıntıyı geçirecektir. Elma sirkesi ile suyu karıştırarak camlarınızı temizleyin. En pahalı deterjanlara taş çıkardığını hayretle gözlemleyeceksiniz. Ayrıca elma sirkesi halınıza aniden birşey döküldüğünde harika bir temzileyicidir. Lekelenen yeri bol sirkeli bezle silin, lekeden eser kalmayacaktır. Karbonat ve elma sirkesi ile (yada portakal sirkesi de olabilir) lavaboları ovduğumda ışıl ışıl parladığını ve kirlenmenin geciktiğini gözlemledim. Elma sirkesi ile dişler fırçaladığında ağızda müthiş bir ferahlık oluyor ve dişleri beyazlatıyor.

 Elma sirkesi ve soda karışımı çok iyi bir cilt temizleyicisi. Sivilceler için de çok faydalı bir karışım. Elma sirkesinin topuk dikenine iyi geldiğini pekçok kaynaktan okudum. Bunun için yapmanız gereken topuk dikenini sürekli sirkeyle temas ettirmek. Bir beze sirke dökerek ayağa bağlamak ve ayağı sirkeli suda bekletmek çok faydalı. Saçlarınızın kepeksiz olması ve ışıldaması için elma sirkesini kullanabilirsiniz. Elma sirkesini ayrıca hazım problemleri, sinüs enfeksiyonları, saç dökülmesi, kilo vermek için, reflü, gut, artrit, sistit, mantar enfeksiyonu, yüksek tansiyon, menopoz sıkıntıları, siğil, ayak-vücut kokusu, zona, uçuk, varisler, uykuya dalmada güçlük,yorgunluk ve kolestrolde güvenle kullanabilirsiniz. Kanser, şeker hastalığı ve kemik erimesinden korunmak için de elma sirkesinden faydalanabilirsiniz. Tabi sağlıkla ilgili olan kısımlarda kesinlikle hazır sirke kullanmayın. Çünkü faydadan çok zarar getirecektir. Sirke hakkında son birşey de elma sirkesinde çeşitli bitkileri bekleterek, bitki sirkeleri yapabilirsiniz. Mesela size iyi gelen şifalı bir bitkiyi yaptığınız elma sirkesinde 20 gün-1 ay kadar bekletin. Böylece elma sirkesinin şifasını iki katına çıkarmış olursunuz. Mesela adaçayı menopoz sıkıntılarında çok önemli bir bitkidir. Adaçayı sirkesini yaparak salatalarınıza ve yemeklerinize kullanıp sıhhatli bir yaşam sürdürebilirseniz. İlaç kullanmadan, yan etki görmeden..


Kansere karşı soğan kürü faydalı mı?

SOĞAN SUYUNUN FAYDALARI



Kanser

Sonuçları 2011 yılında ?Gastroenterology?de yayınlanan bir çalışmaya göre düzenli olarak kırmızı soğan tüketmek mide kanseri riskini düşürüyor. Sarımsak, pırasa, frenk soğanı ve arpacık soğanıyla aynı familyadan (Allium) olan soğan bu ailede yer alan diğer sebzeler gibi sülfür içeriyor. Bitkisel kaynaklardan alınan sülfür ise yapılan bu alanda yapılan çalışmalara göre hücre yapısının korunmasına yardımcı oluyor ve hücrenin yapısının bozularak kanserli hücreye dönüşmesini önlüyor.



Cornell Üniversitesi tarafından yapılan bir diğer araştırmaya göre soğan antioksidan etkisiyle özellikle karaciğer ve kolon kanserine karşı etkili bir koruma sağlıyor. Bu alanda yapılan çalışma sayısı oldukça fazla ancak ilgi çekici son bir istatistik daha verelim; 32 ülkede yapılan bir çalışmada, yemeklerde daha çok soğan tüketen ülkelerde prostat kanseri nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı tüketmeyen ülkelere göre oldukça az. Örneğin İngiltere´de prostat kanseri nedeniyle meydana gelen ölümler soğan kullanımının daha çok olduğu Hong Kong, Türkiye ve İran´dan 5 kat daha fazla.

Diyabet

Besin lifi bakımından zengin olan soğan kan şekeri dalgalanmalarını önler ve az miktarda besin lifi tüketimi nedeniyle yaşanan kabızlığa iyi gelir. Soğan, hem tip 1 hem de tip 2 diyabet hastalarında glikoz seviyelerinin düşürülmesine yardımcı bir sebzedir.

Solunum

Soğanın astım hastalarında akciğerlerin sıkışmasını önleyici etkisi olduğu konusunda bazı bilgiler bulunmaktadır fakat bu faydası konusunda yapılan bilimsel çalışmaların sayısı oldukça azdır. Antiseptik etkisinin solunum yoluyla ilgili hastalıklara iyi geldiği, balgamı temizlediği ve bu hastalıkların neden olduğu öksürüğü hafiflettiği bilinmektedir. Soğan suyu ve bal karışımı çocuklarda öksürüğü kesmek için geleneksel olarak kullanılan bir reçetedir.

Katarakt

Laboratuvar çalışmaları soğan suyu içmenin ve düzenli olarak soğan yemenin bazı katarakt türlerinin oluşma riskini önemli oranda azalttığını ortaya koymaktadır. Ancak ?Indian Journal of Ophthalmology? adlı bilimsel derginin 2009 Mayıs sayısında yayınlanan araştırma kobaylar üzerinde yapılmıştır ve net sonuçlar için daha fazla sayıda araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Anemi

Orta boy bir soğan (yaklaşık 110 gram) 0.2 mg demir içerir ve bu miktar günlük demir ihtiyacının %1´ine denk gelmektedir. Tabi günlük demir ihtiyacınızı sadece soğan suyu içerek karşılamanız pek mümkün değil ancak demir bakımından zengin gıdalar tüketmeye çalışıyorsanız beslenme listenize soğanı da ekleyebilirsiniz.

Tansiyon

Soğanda bulunan - quercetin- adlı bileşenin tansiyonu düşürdüğü ve hipertansiyon hastalarında tansiyon kontrolüne yardımcı olduğu yönünde araştırma sonuçları bulunmaktadır.

İdrar Söktürücü

Soğan güçlü bir idrar söktürücüdür ve kanın temizlenmesine yardımcı olur. Öksürük: Geleneksel olarak bronşit ve astım tedavisinde kullanılan soğan suyu aynı zamanda kuru öksürüğe de iyi gelmektedir. Sinek Isırıkları: Sinek veya böcek ısırığının bulunduğu bölgeye 1 adet soğan kesip sürerseniz ya da parmak ucuyla soğan suyu uygularsanız kaşıntıyı kısa sürede alır. Aynı zamanda hafif yanıkların ve küçük kesiklerin daha kısa sürede iyileşmesine yardımcı olur.

11 Ocak 2020 Cumartesi

Bitcoin yükseliş trendine girdi.

Bitcoin 8 bin seviyesini aşmasının ardından 8,462 dolar ile Kasım'dan bu yana zirve gördü.

 ABD ile İran arasında artan tansiyona ilişkin endişeler Bitcoin'un yükselişini destekledi. Kripto para türev ürün takipçisi Skew'in yöneticisi Emmanuel Goh, Bitcoin ve altın ABD ile İran arasında yükselen tansiyondan güçlü bir destek buluyor. Profesyonel yatırımcılar da Noel tatilinden döndü ve işlemlere başladı.

Buna hisse senedi piyasasında Ocak etkisi deniyor.” şeklinde değerlendirmede bulundu. En büyük piyasa değerine sahip kripto para Bitcoin, Bloomberg tarafından derlenen fiyat bilgilerine göre TSİ 11:30'da yüzde 3.63 artıda yaklaşık 8,313 dolar seviyesinden işlem gördü. 18 Aralık'tan bu yana en güçlü günlük yükselişini kaydeden kripto paranın dört günlük kazancı yüzde 19.3 civarında gerçekleşti.

 Bloomberg Intelligence stratejisti Mike McGlone, sabit arz ve daha geniş çaplı benimsenmesini işaret ederek Bitcoin'un bu yıl destek bulmasını bekliyor. McGlone Salı günkü notunda “Volatilite düşmeye devam edebilir, biz 6 bin dolar seviyesindeki desteğin bu yıl kilit önemde olduğunu ve 10 bin doların direnç oluşturacağını düşünüyoruz.” dedi.

Unutkanlığa iyi gelen besinler, Unutkanlığın nedenleri

Bunama yani demans çağımızın korkutucu hastalıklarından biri olurken sağlıksız beslenme nedeniyle unutkanlık da çok sık görülüyor. 

Sınırlı hafıza kaybı, kişinin zekâ, genel kültür, dikkat, yargılama, kişilik özellikleri ya da kimlik algısını etkilemez. Unutkanlıktan yakınan kişiler yazılı ve sözlü ifadeyi anlar. Bisiklet sürme ya da piyano çalmayı öğrenebilir. Bir hafıza sorunları olduğunun bilincindedirler. Unutkanlık ve bunama aynı şey değildir. Bunama yani demans, hafıza kaybının yanı sıra günlük işlevlerin sürdürülmesini engelleyen ciddi bilişsel sorunları da içerir. Unutkanlık ise hafif bilişsel bozukluk durumunun bir parçasıdır.

"NELER UNUTKANLIĞA YOL AÇIYOR?"

 Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Okan Bölükbaşı, unutkanlığa yol açan nedenleri ise şöyle sıraladı: "Kafa travması, epilepsi, başka nedenlere bağlı nöbetler ve beyin felçleri sıklıkla unutkanlığa yol açar. Özellikle tiroit gibi hormonal sorunlar, yatıştırıcı ilaçlar, Parkinson ilaçları, uzun süreli alkol kullanımı, yetersiz beslenme ve özellikle tiyamin eksikliği sık görülen unutkanlık nedenleri arasındadır.

Soya, inek beyni ve uskumruda bulunur. Antioksidanlar, taze sebze ve meyveler, betakaroten, likopen, A, E ve C vitaminlerinde bulunuyor. DHA (Dokosaheksaenoik Asit), bazı yosunlar, soğuk deniz balıkları (uskumru, tuna, somon), morina balığı karaciğeri yağı, tam tahıllar, süt ürünlerinde yer alıyor. Çinko et, sakatat, balık ve diğer deniz ürünleri, sardunya, uskumru, fıstık yağında yer alıyor. Koenzim Q10, sakatat, biftek, soya yağı, sardunya, uskumru, fıstık yağında, yerba mate (Yerba çayı) mate çayı, tam tahıllar, yeşil lifli sebzelerde bulunuyor. Bunların yanında sarı kantoron, biberiye, karabiber, yeşil çay ve zerdeçal da unutkanlık için yararlı olarak gösteriliyor."

Wanda Nara'dan çırılçıplak poz!

Wanda Nara'dan çırılçıplak poz!

Paris Saint Germain'li futbolcu Mauro Icardi’nin eşi Wanda Nara, bir kez daha paylaştığı fotoğraflarla sosyal medyanın gündemine oturdu. Tatilden pozları takipçilerinin beğenisine sunan 33 yaşındaki isim bu sefer sınırları zorladı.

PSG'li forvet Mauro Icardi’nin eşi Wanda Nara yine gündeme oturdu. Çıktıkları tatilde pembe ince bir bikiniyle pozlar veren 33 yaşındaki isim, 6 milyon takipçili instagram hesabında bir kez daha yüzbinlerce beğeni elde etmeyi başardı.

Şezlongda yatarken ve duş alırken çektirdiği pozları büyük dikkat çeken Wanda Nara ayrıca çırılçıplak fotoğrafını takipçileriyle paylaştı.

HER ŞEYİ YAPABİLİRİZ
 Televizyona ilk çıktığımda daha sakindim, sonra sertleştim. Biz kadınlar da erkekler gibiyiz, her şeyi yapabiliriz. Bizim için önyargılı olmaları beni sinirlendiriyor. Eğer bir kadınsan ve futbol hakkında bir düşüncen varsa, söylemekte zorlanmamalısın.